Fransızca içindeki aux ne anlama geliyor?
Fransızca'deki aux kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte aux'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki aux kelimesi -de, -da, -e, -a, -de, -da, -de, -da, -e, -a, ila, arasında, -e, -a, ile, -le, -la, A, A, a, A, -e doğru, üzerinde, iken, yaparak, üzerinde, -de, -da, -e, -a, -e, -a, gibi, şerefine, oranla, -e, -a, kıyasla, nazaran, -e, -a, karşısında, karşılık, hakkında, ilişkin olarak, yaşında, yaşındayken, -de, -da, karşılığında, A, hizmetinden faydalanmak, -lı, -li, -li olan, üstünde, üzerinde, ile beraber, ile birlikte, -de, -da, asılı, olmak, için, -leri, -ları, -e doğru, -miş miydi, -mış mıydı, sahiptir, -mamış, -memiş, -e sahiptir, ötesinde, birisine, birine, -den ziyade, ile, -le, sorumluluğunda, -e, -a, tercihen, hepsi birlikte, -de, -da, -de, -da, Ar, belirli bir vakitte, sahnede, her biri, a, -de, -da, -e kadar, kadar, içine, içerisine, moda, yola çıkmış, ocağa, uzağa, devamlı, sürekli, deplasmanda, rakip sahada, içerisinde, heyecanlı, dikkatli, abazan, çıplak, verilen, verilmiş, güneşli, parasız, meteliksiz, züğürt, korkutucu, ürkütücü, korkunç, dehşet verici, işine bağlı, dopdolu, kalabalık, ertelenmiş, tehir edilmiş, nitelikli, yeterli, bulunması/yakalanması zor, ele geçmez, gelmekte olan, gelen, iç, dahili, içsel, içte bulunan, kalıcı, sürekli, daimi, benekli, noktalı, sade, yalın, tam zamanında/yerinde, sadece ünvandan ibaret olan, sadece ünvanı olan, faydasız, yararsız, işe yaramaz, bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan, şehvet düşkünü, şehvetli, azgın, parasız kalmış, kenar, kenardaki, insanlı, su geçirmez anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
aux kelimesinin anlamı
-de, -dapréposition (dans un lieu) (yer) Il est à la maison en ce moment. Kendisi şu an evde. |
-e, -apréposition (destination) Il est allé au magasin. Il est allé dîner. Dükkâna gitti. |
-de, -dapréposition (heure) (zaman) Le train part à neuf heures. Tren saat dokuzda kalkıyor. |
-de, -dapréposition (événement) Elle est à une réunion. Kendisi şu an toplantıda. |
-e, -apréposition (par rapport à) La table était parallèle au sol. Il a réagi avec tendresse à sa violente réaction. Masa, yere paralel olarak konmuştu. |
ila, arasındapréposition (graduation) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Pendant l'été, les températures vont de trente à quarante degrés Celsius. Yazın sıcaklık otuz ila kırk derece arasında olmaktadır. |
-e, -apréposition (résultats sportifs,...) Manchester United a remporté le match, quatre à deux. Beşiktaş maçı dörde iki kazandı. |
ile, -le, -lapréposition (moyen) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Sa voiture roule au diesel. Tu es venu à pied ? Arabası dizelle çalışıyor. |
Anom masculin (Scolaire : notation) (sınav notu) J'ai eu un "A" à mon examen d'histoire. Tarih sınavından "A" aldım. |
Anom masculin invariable (groupe sanguin) (kan grubu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je suis de groupe sanguin A. Kan grubum A'dır. |
anom masculin invariable (subdivision) (alt bölüm) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quel est la réponse à la question 3a ? Soru 3a'nın yanıtı nedir? |
A(adresse) (ev numarası) Qui habitait au 221A Baker Street ? |
-e doğrupréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Par exemple : à l'arrière, à part |
üzerinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
ikenpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Nous brûlons peu de calories au repos. |
yaparakpréposition (manière) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous avons roulé à bonne vitesse. |
üzerindepréposition (responsabilité) (sorumluluk, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'est toujours à moi de résoudre les problèmes. |
-de, -dapréposition (télévision, cinéma) (televizyonda, radyoda, vb.) Ils l'ont vu à la télé. |
-e, -apréposition (contact) (yönelme) Le combattant a pris un coup à la mâchoire. |
-e, -apréposition (aide, secours, rescousse) (niyet) Sarah est venue à la rescousse. |
gibipréposition (sentiment, émotion) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) À sa grande horreur, le tableau avait disparu. |
şerefinepréposition (toast, souhait) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Au couple heureux ! Hourrah ! Hourrah ! |
oranlapréposition (rendu) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je fais 60 kilomètres au litre avec cette voiture. |
-e, -apréposition (ajout) (eklemek) Les frais supplémentaires ont ajouté du sel aux blessures. |
kıyasla, nazaranpréposition (opposition) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les mûres de cette année sont inférieures à celles de la récolte de l'an dernier. |
-e, -apréposition (position relative) (yön, doğrultu) Le rail de gauche est parallèle au rail de droite. |
karşısında, karşılıkpréposition (réaction) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a réagi avec tendresse à sa violente réaction. |
hakkında, ilişkin olarakpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je parle en général, par rapport à vos efforts cette semaine. |
yaşında, yaşındaykenpréposition (âge) À 18 ans, elle est partie vivre avec son copain. |
-de, -da(bir konuda beceri) Je suis nul aux échecs. |
karşılığındapréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les pommes sont à un dollar la livre. |
Anom masculin invariable (lettre de l'alphabet) (alfabenin ilk harfi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a deux a dans le prénom « Anna ». Armut kelimesi 'a' harfiyle başlar. |
hizmetinden faydalanmakpréposition (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous sommes clients à la Citibank depuis des années. |
-lı, -li, -li olan(qui comporte) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ma voiture, c'est celle avec les bandes rouges. Kırmızı çizgili olan araba benim arabam. |
üstünde, üzerinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le chat est encore monté sur le toit. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Tablo duvarın üstünde asılıdır. |
ile beraber, ile birlikte
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) C'est l'homme avec la chemise bleu foncé. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Oyuncak bebeğini, diğer oyuncak bebeklerle birlikte yerine kaldır. |
-de, -da(yer) J'habite (dans) une petite ville en France, mais ma famille habite à Londres. Je t'emmènerai dans mon magasin préféré dans le centre-ville. |
asılı(suspendre) (üzerinde) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa veste est sur le portemanteau. |
olmak(médicament) (diyette, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle est sous antibiotiques. |
için(intention, but) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Il est sorti pour dîner. |
-leri, -ları(soir, nuit,...) Kevin travaille la nuit. |
-e doğrupréposition (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) |
-miş miydi, -mış mıydı(avoir, 3e pers du singulier) (soru) Est-ce qu'elle t'a dit à quelle heure elle arrivait ? |
sahiptir(3e personne du singulier) (eskil) (basit zaman: Sadece bir kip alan fiildir.) Le roi a gracié le prisonnier. |
-mamış, -memişverbe transitif (avoir, 3e pers du singulier) (olumsuzluk) Ton frère est sympa mais il n'a pas ton charme. |
-e sahiptirverbe transitif (avoir, 3e pers du singulier) (3. tekil şahıs) Elle a une nouvelle voiture. Yeni bir otomobile sahiptir. |
ötesindepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a un supermarché juste au coin (de la rue). |
birisine, birinepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Envoie le compte-rendu à la direction afin que le patron puisse le lire. |
-den ziyadepréposition (plutôt que) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je préfère la crème glacée au chocolat. |
ile, -le
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Elle a acheté des œufs à la douzaine. Nous sommes payés à l'heure. Saat başına ücret alıyoruz. |
sorumluluğundapréposition (birisinin) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'est à moi de décider, pas à toi. |
-e, -apréposition (yapmaya, etmeye) On l'a forcée à reconnaître le vol. |
tercihenpréposition (comparaison) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je préfère le rouge au bleu. |
hepsi birliktepréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) À nous tous, nous n'avons que dix euros. |
-de, -da(la chandelle) (yer, durum) Nous aimons dîner aux chandelles. Mum ışığında yemek yemeyi çok seviyoruz. |
-de, -dapréposition (quelque part) (bir yerde) Tu étais au pub hier soir ? |
Ar(Chimie : élément) (argon) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'argon, abrégé en « Ar. », est un élément que l'on trouve dans l'atmosphère de la Terre. |
belirli bir vakittepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Au 20 mars, il n'y avait toujours pas l'argent sur mon compte en banque. |
sahnede(mecazlı) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Theresa passe dans deux minutes ! Mais où est-elle partie ? |
her biri(Sports : résultats) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le score est de trente partout pour l'instant. |
apréfix (olmayan anlamında) Par exemple : apolitique, arythmie Örneğin: apolitik, aritmi |
-de, -da(transport) (trende, arabada, vb.) Nous pouvons manger nos sandwichs dans le train. |
-e kadarpréposition (date) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Jusqu'à ce jour, l'immeuble original est toujours debout. |
kadarpréposition (limite) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il avait froid jusqu'aux os après avoir skié. |
içine, içerisine
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mets d'abord les piles à l'intérieur et allume-le. Önce pilleri aletin içine yerleştir, sonra da aleti çalıştır. |
moda(dans le vent) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les mini-jupes sont à la mode cette saison. Bu sezon mini etekler modadır. |
yola çıkmışlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'adore les courses de chevaux. Regarde ! Les chevaux sont prêts à partir. |
ocağa(Cuisine : aliments) (yemeği, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je vais mettre les pommes de terre à cuire. |
uzağalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La musique diminuait peu à peu. |
devamlı, süreklilocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle insista à de nombreuses reprises. |
deplasmanda, rakip sahadalocution adverbiale (Sports) (spor) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'équipe joue à l'extérieur ce week-end. |
içerisindepréposition (dans les limites) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La réponse se situe dans (or: à l'intérieur de) la zone normale. |
heyecanlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dikkatli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je suis un conducteur prudent. |
abazan(sexuellement) (argo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il était excité par les photos suggestives. Çıplak resimlere bakmak genç adamı iyice azgın hale getirdi. |
çıplak
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle venait de sortir de la douche et était encore nue quand elle répondit au téléphone. Anlattıklarınız yalın (or: çıplak) gerçekler ise durum hakikaten ciddi. |
verilen, verilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fais de ton mieux avec le matériel fourni. |
güneşli(journée) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous n'avons pas encore eu de journée ensoleillée ce mois-ci, seulement des nuages et de la pluie. |
parasız, meteliksiz, züğürt(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Paul a dit qu'il ne pouvait pas aller au cinéma ce week-end parce qu'il était fauché. |
korkutucu, ürkütücü, korkunç, dehşet verici
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'absence d'émotion dans les yeux de l'homme était effrayante (or: glaçait le sang). |
işine bağlı(écrivain,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dopdolu, kalabalık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jenny ne parvenait pas à trouver une place dans ce bus bondé. |
ertelenmiş, tehir edilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La réunion différée a désormais lieu jeudi. |
nitelikli, yeterli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La demande d'aide du demandeur étranger a été rejetée puisqu'il n'était pas éligible. |
bulunması/yakalanması zor, ele geçmez
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La police tente de traquer l'insaisissable criminel qui est parvenu à esquiver toutes leurs tentatives à ce jour. |
gelmekte olan, gelen(appel,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
iç, dahili, içsel, içte bulunan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kalıcı, sürekli, daimi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Natasha a fait une mission en intérim de trois mois dans l'entreprise, et on lui offre à présent un poste permanent. |
benekli, noktalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sade, yalın
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Carol était à la recherche d'un style de vie plus épuré, un style de vie plus économe et respectueux de l'environnement. |
tam zamanında/yerinde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quand la voiture de la famille est tombée en panne, elle a pensé qu'elle serait bloquée pendant des heures, mais elle a été sauvée par l'arrivée opportune d'un mécanicien. |
sadece ünvandan ibaret olan, sadece ünvanı olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La Reine est le chef nominal de l'État au Royaume-Uni. |
faydasız, yararsız, işe yaramaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'outil s'est révélé inutile et ils n'ont pas pu monter la table ce soir-là. |
bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şehvet düşkünü, şehvetli, azgın(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a été arrêté pour comportement lubrique dans un lieu public. |
parasız kalmış(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je suis un peu fauché pour l'instant. Est-ce que je peux te rembourser la semaine prochaine ? |
kenar, kenardaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le logement est considérablement moins cher dans les quartiers périphériques. |
insanlı(commerce) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le bar-tabac en bas de chez moi est tenu par un jeune couple libanais. |
su geçirmez
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma veste imperméable s'est avérée pratique sous l'averse d'hier. |
Fransızca öğrenelim
Artık aux'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
aux ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.