İngilizce içindeki try ne anlama geliyor?
İngilizce'deki try kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte try'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki try kelimesi denemek, teşebbüs etmek, yeltenmek, kalkışmak, çabalamak, çaba sarfetmek, denemek, test etmek, sınamak, denemek, (tadını) denemek, tadına bakmak, gayret etmek, gayret sarfetmek, (davaya) bakmak, (davayı) görmek, yargılamak, muhakeme etmek, denemek, çaba, gayret, atış denemesi, gol, denemek, yargılamak, sınamak, denemek, denemek, denemek, kullanıp test etmek, seçmelere katılmak, seçmelerine katılmak, bir kez daha/yeniden deneme, denemek, denemek, yeniden denemek, tekrar denemek, elde etmeye/başarmaya çalışmak, çaba göstermek, sporcu seçmesi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
try kelimesinin anlamı
denemek, teşebbüs etmek, yeltenmek, kalkışmaktransitive verb (attempt) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He tried to walk to the next town, but it was too far. O kadar gürültünün içinde ödevini yapmaya çalıştı. |
çabalamak, çaba sarfetmekverbal expression (strive) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I try to do my best. |
denemek, test etmek, sınamaktransitive verb (test it) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Try it before you decide whether it's difficult. Önce bir dene de, sonra zor olup olmadığına karar verirsin. |
denemekverbal expression (test an effect) (bir şey yapmayı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Try playing the music softly, and you may hear the violins in the background. |
(tadını) denemek, tadına bakmaktransitive verb (taste) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He tried spinach once and didn't like it. Ispanağı bir kez denedi ve hiç sevmedi. |
gayret etmek, gayret sarfetmekverbal expression (make an effort) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Try doing all of your schoolwork tonight. |
(davaya) bakmak, (davayı) görmek, yargılamak, muhakeme etmektransitive verb (law: case) (hukukta) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The District Attorney will try the corruption case. Bölge Başsavcısı, rüşvetçilik davasına bakacak. |
denemektransitive verb (evaluate) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) You can try these golf clubs before you buy them. |
çaba, gayretnoun (informal (effort) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Is that your best try? |
atış denemesinoun (sport: attempt at goal) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The try at the basket succeeded and they got another two points. |
golnoun (rugby: goal) (rugbi oyunu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Wales managed to score a try in the last few minutes of the game. |
denemektransitive verb (test for fit) (giysi, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Let me try this shirt to see if it fits. |
yargılamaktransitive verb (law: put on trial) (hukuk) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He was being tried for murder. |
sınamaktransitive verb (figurative (challenge) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) "Little things are sent to try us", as the saying goes. |
denemektransitive verb (attempt to open) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He tried the door. |
denemekphrasal verb, transitive, separable (clothing: test for fit) (giysi, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I tried the shirt on and decided I didn't like it. |
denemekphrasal verb, transitive, separable (informal (sample, experience) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Don't say you don't like it if you haven't even tried it out. |
kullanıp test etmekphrasal verb, transitive, separable (test by using) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The salesman let us try out the bicycle before deciding whether to buy it. |
seçmelere katılmakphrasal verb, intransitive (US (audition) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you want to join the athletics squad, you have to try out. |
seçmelerine katılmak(US (audition for [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gretchen tried out for the cheer leading squad and made it. |
bir kez daha/yeniden denemenoun (a further attempt) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If you are not successful the first time, give it another try. |
denemekverbal expression (informal (attempt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you've never gone skiing, you should give it a try. |
denemekverbal expression (informal (sample) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) You shouldn't say you hate sushi without giving it a try first. |
yeniden denemek, tekrar denemekverbal expression (make another attempt at [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you don't get it right the first time, then you should try again. |
elde etmeye/başarmaya çalışmak(informal (attempt to attain) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He wanted to try for a Bachelor's Degree. |
çaba göstermek(informal (make an effort) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Try hard to be on your best behavior at the party. |
sporcu seçmesinoun (sports trial) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Charlie is practicing for the upcoming soccer team tryouts. |
İngilizce öğrenelim
Artık try'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
try ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.