İspanyolca içindeki con ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki con kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte con'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki con kelimesi ile, -le, -la, ile, -lı, -li, -li olan, ile, aracılığıyla, vasıtasıyla, sayesinde, ile, -e göre, -e bağlı olarak, ile, ile birlikte, ile, rağmen, karşın, ile, ile, hizmetinden faydalanmak, aynı şekilde, ile birlikte, ile, ile beraber, ile birlikte, ile birlikte, yanında, ile aynı anda, ile aynı zamanda, tarafında, yanında, durumunda, halinde, üzerinde, olmak, bakımında olmak, itibarlı, nüfuzlu, tesirli, sözü geçer, güneşli, (saç) kıvırcık, bukleli, möbleli, dayalı döşeli, yetenekli, kabiliyetli, istidatlı, kuşe kâğıda basılmış, kuşe kâğıtlı, aceleyle yapılmış, titrek, ufalanan, dağılan, gazlı, kusurlu/görevini tam yapmayan, disfonksiyonel, çok üzgün, kederli, üzüntülü, midesi bulanmış, midesi bulanan, kusacak gibi olan, tepelik, dağlık, hafif sisli, puslu, modüler, birimsel, gölgeli, gölgelik (yer, vb.), (ilişkilerde) ince, nazik/dikkatli, ateşi çıkmış, ateşli, ateşlenmiş, akan, sızdıran, sızıntılı, küçümseyen, tepeden bakan, kibirli, girişimci/atılgan, benekli, çilli, kaba, kaba dokulu, esintili, hafif rüzgârlı, meltemli, meyve tadında, caz gibi, rahatsız/huzursuz olmuş, keyfi kaçmış, nemli, rutubetli, cesur, yürekli, çivili, lekeli, cesur, cesaretli, yürekli, çizgili, ustaca, ilaçlı, midesi bulanan, fazla pahalı, şapkasız, ibikli, abartılmış, akşamdan kalma, nişastalı, tuzlu, kanatlı, çevre dostu, içeren, çizgili, örgülü, şüpheci, içerlek yazılmış, nihayet, en sonunda, neticede, ümitle, kolayca, kolaylıkla, rahatça, kesin olarak, kesinkes, evvelce, evvelden, önceden, eskiden, doğru olarak, doğru bir şekilde, doğru, akıllıca, zekice, tereddütlü bir şekilde, sakince, sakinlikle, sakin bir şekilde, ciddi olarak, ciddiyetle, sevgiyle, severek, kibarca, nazikçe, kızgınlıkla, öfkeyle, hiddetle, sakarca, beceriksizce, dikkatlice, dikkatle, gayretli bir şekilde, gayretle, sinirli bir şekilde, aşkla, tutkuyla, tutkulu bir şekilde, gururla, plansız/programsız olarak, aynı kelimelerle, aynen, dikkatlice, dikkatle, içtenlikle, samimiyetle, tüm kalple, sağlığa faydalı bir şekilde, tedirgin bir şekilde, endişeyle, beceriklice, becerikli bir şekilde anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
con kelimesinin anlamı
ile, -le, -lapreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Fue con él a ver una película. Onunla sinemaya gitti. |
ilepreposición (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Me gustaría tomar fresas con nata. |
-lı, -li, -li olanpreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) El mío es el coche con la banda roja. Kırmızı çizgili olan araba benim arabam. |
ile, aracılığıyla, vasıtasıylapreposición (usando) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Comió con un tenedor. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Yemeğini çatalla yedi. |
sayesinde, ilepreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Llena esos cubos con la basura. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Onun yardımı sayesinde (or: ile) ayağa kalktı. |
-e göre, -e bağlı olarak
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) La temperatura varía con la velocidad y dirección del viento. Sıcaklık, rüzgârın hızına ve yönüne göre değişiklik göstermektedir. |
ile, ile birliktepreposición (bakımı altında) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) El niño está con su tío mientras sus padres están de vacaciones. |
ilepreposición (tavır) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Actúa con firmeza, con aparente autoridad. |
rağmen, karşın
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Con todos sus problemas, sigue siendo optimista. |
ilepreposición (hastalık, vb.) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Está enferma con una fea gripe. |
ile(neden, sebep) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Los niños están agitados con la noticia. |
hizmetinden faydalanmakpreposición (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hemos estado con Citibank durante años. |
aynı şekildepreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Corta los tableros con |
ile birlikte, ilepreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ella trabajaba con las comunidades para mejorar los servicios locales. |
ile beraber, ile birlikte
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Es el de la camisa azul oscura. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Oyuncak bebeğini, diğer oyuncak bebeklerle birlikte yerine kaldır. |
ile birliktepreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los tomates con los chiles es lo que le da el sabor a la salsa. |
yanında(iş, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Skylar tiene suerte de poder trabajar con su padre. |
ile aynı anda, ile aynı zamanda(mecazlı) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Katie va a ir con Nora. |
tarafında, yanındapreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Siempre está con los jefes. |
durumunda, halindepreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Lo hizo con rabia. |
üzerindepreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) ¿Vienes con algo de efectivo? |
olmak(medicación) (diyette, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ella está con antibióticos. |
bakımında olmakpreposición (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi madre está con un nuevo médico y dice que es mucho más atento. |
itibarlı, nüfuzlu, tesirli, sözü geçer
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Thomas Jefferson fue una parte muy influyente en la creación de los Estados Unidos. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Politikacı, itibarlı dostlarının yardımıyla kampanyasını yürüttü. |
güneşli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aún no hemos tenido un día soleado este mes, sólo nubes y lluvia. Hoy es un día soleado así que trabajaré en el jardín. |
(saç) kıvırcık, bukleli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aaron tiene el pelo moreno y rizado. |
möbleli, dayalı döşeli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jared se mudó a un apartamento amueblado en la ciudad. |
yetenekli, kabiliyetli, istidatlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ben era un orador dotado. |
kuşe kâğıda basılmış, kuşe kâğıtlı(papel, fotografía) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Karen imprimió la imagen en papel brillante. |
aceleyle yapılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Era obviamente un trabajo acelerado, con un montón de errores. |
titrek
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Después del accidente, Patrick caminó hasta la casa más cercana con las piernas temblorosas para pedir ayuda. |
ufalanan, dağılan(pan, pastel) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sirvieron unas deliciosas medialunas hojaldradas como desayuno. |
gazlı(vino) (içecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) No podíamos pagar la champaña así que compramos un vino espumante barato. |
kusurlu/görevini tam yapmayan, disfonksiyonel(organ, uzuv) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tiene un hígado disfuncional y requiere una terapia especial. |
çok üzgün, kederli, üzüntülü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Volvió a casa afligido después de perder la competencia. |
midesi bulanmış, midesi bulanan, kusacak gibi olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Empecé a sentirme mareado después de comer el pescado. |
tepelik, dağlık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El viñedo está ubicado en una zona montañosa de Italia. |
hafif sisli, puslu(tiempo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El clima neblinoso hace difícil manejar. |
modüler, birimsel
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El chico jugó con una serie de cajas modulares que se encastran entre sí. |
gölgeli, gölgelik (yer, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Helen estaba sentada en una parte sombreada del jardín. |
(ilişkilerde) ince, nazik/dikkatli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La empresa gestiona las quejas de los clientes de manera discreta. |
ateşi çıkmış, ateşli, ateşlenmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
akan, sızdıran, sızıntılı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Como el termo esta agujereado, cayó café sobre mi camisa nueva. |
küçümseyen, tepeden bakan, kibirli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) John le habla a los sordos de una manera condescendiente: les habla fuertemente y utiliza palabras cortas. |
girişimci/atılgan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El joven emprendedor fundó su propia empresa cuando tenía 25 años de edad. |
benekli, çilli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kaba, kaba dokulu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
esintili, hafif rüzgârlı, meltemli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Era un día ventoso y las nubes se desplazaban velozmente por el cielo. |
meyve tadında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El chicle tenía un sabor dulce y afrutado. |
caz gibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El exclusivo bar solo contrataba músicos con una actitud sexy y jazzística. |
rahatsız/huzursuz olmuş, keyfi kaçmış(coloquial) (resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
nemli, rutubetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nadie quiere dejar su casa en este día tan caluroso y húmedo. |
cesur, yürekli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El valiente gatito trató de saltar de la mesa a la mesada, pero se cayó. |
çivili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Angela tiene un bonito bolso tachonado. |
lekeli(cilt, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
cesur, cesaretli, yürekli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Decir lo que sientes es un acto valiente. |
çizgili(kağıt) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La maestra requería que sus estudiantes escribieran en papel pautado. |
ustaca
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El electricista hizó un trabajo magistral al arreglar los cables eléctricos. |
ilaçlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Me gustaría comprar el bálsamo labial medicinal. |
midesi bulanan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Me sentí asqueado después de haber tomado leche cortada por accidente. |
fazla pahalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Los autos de lujo son carísimos; hay muchos autos más baratos de calidad similar. |
şapkasız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ibikli(pájaro) (kuş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El cardenal y la cacatúa son ejemplos de pájaros crestados. |
abartılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Por qué tantas revistas representan imágenes glorificadas de mujeres anoréxicas? |
akşamdan kalma
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
nişastalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tuzlu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kanatlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çevre dostu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Utilizar botellas descartables no es ecológico. |
içeren(figurado) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Su día juntos estaba teñido de tristeza, ya que sabían que no se volverían a ver. |
çizgili(papel) (kağıt) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
örgülü(saç) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şüpheci
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
içerlek yazılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
nihayet, en sonunda, neticede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Finalmente decidió comprar el coche verde. En sonunda (or: nihayet) yeşil arabayı satın almaya karar verdi. |
ümitle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los padres de Sarah esperaban su llegada ansiosamente. |
kolayca, kolaylıkla, rahatça
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Juan saltó la cerca fácilmente. |
kesin olarak, kesinkes(decisión) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El profesor dijo firmemente que nadie podía irse a comer hasta que todos hubieran terminado el examen. |
evvelce, evvelden, önceden, eskiden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Karen Smith se llamaba anteriormente Karen Stevens. |
doğru olarak, doğru bir şekilde, doğru
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Dexter calculó exactamente la distancia entre los dos edificios. |
akıllıca, zekice
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Contestó todas las preguntas rápida e inteligentemente. |
tereddütlü bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Entré vacilantemente, sin saber si habría alguien allí. |
sakince, sakinlikle, sakin bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le contesté serenamente, esperando que dejara de gritar. |
ciddi olarak, ciddiyetle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Si se lo pides seriamente, va a estar encantada de ayudar. |
sevgiyle, severek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Firmó la carta "Cariñosamente, el tío Jim". |
kibarca, nazikçe
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Trata de comportarte bien cuando venga tu abuela. |
kızgınlıkla, öfkeyle, hiddetle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Levantó el puño furiosamente y gritó: "¡Lárguense de aquí!". |
sakarca, beceriksizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El boxeador se balanceó torpemente y no alcanzó a su oponente. |
dikkatlice, dikkatle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gayretli bir şekilde, gayretle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los hermanos trabajaron diligentemente para construir la casa del árbol. |
sinirli bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Beth cerró sus ojos y esperó impacientemente. |
aşkla, tutkuyla, tutkulu bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El novio besó apasionadamente a la novia en su noche de bodas. |
gururla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La madre miraba a su hijo orgullosamente mientras él jugaba al fútbol. |
plansız/programsız olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Espontáneamente decidimos pasar el fin de semana en la playa. |
aynı kelimelerle, aynen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Claire copió la cita textualmente del documento. |
dikkatlice, dikkatle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
içtenlikle, samimiyetle, tüm kalple
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy totalmente de acuerdo con Susan. |
sağlığa faydalı bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Las comidas son preparadas saludablemente en un entorno limpio. |
tedirgin bir şekilde, endişeyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los padres esperaban ansiosamente a que el cirujano acabara la intervención de su hija. |
beceriklice, becerikli bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El artista pintó hábilmente un paisaje de invierno. |
İspanyolca öğrenelim
Artık con'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
con ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.