İngilizce içindeki strong ne anlama geliyor?
İngilizce'deki strong kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte strong'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki strong kelimesi güçlü, kuvvetli, dinç, sağlam, dayanıklı, (koku, vb.) keskin, ağır, kesif, sağlıklı, sıhhatli, güçlü, kuvvetli, ikna edici, güçlü, inandırıcı, güçlü, kararlı, kuvvetli, şiddetli, yetenekli, koyu, sert, güçlü, sert, istikrarlı, kuvvetli, kişiden oluşan, güçlüler, kuvvetliler, kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmak, zor kullanma/zorla yaptırma, kararlı, inatçı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
strong kelimesinin anlamı
güçlü, kuvvetli, dinçadjective (powerful) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Arnold is a strong man. Ahmet çok kuvvetli bir adamdır. |
sağlam, dayanıklıadjective (solid) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The table has a strong construction. Taş gibi pantolon, on senedir kullanıyorum. |
(koku, vb.) keskin, ağır, kesifadjective (of the senses: intensity) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That food has a strong odour. O yemeğin çok ağır bir kokusu var. |
sağlıklı, sıhhatliadjective (healthy) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I have a strong immune system. |
güçlü, kuvvetliadjective (mentally powerful) (zeka) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lily possesses a strong intellect. |
ikna edici, güçlüadjective (persuasive) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You have a strong argument. |
inandırıcı, güçlüadjective (convincing) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The actor gave a strong performance. |
kararlıadjective (resolute) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kim has a strong will. |
kuvvetliadjective (grammar: verbs) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Swim is a strong verb. |
şiddetliadjective (grammar: nouns) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In German, strong nouns do not end in -n. |
yetenekliadjective (competent) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lance is a strong defender. |
koyuadjective (accent) (aksan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The taxi driver has a strong accent. |
sertadjective (language) (söz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This movie contains strong language. |
güçlüadjective (resemblance) (benzerlik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sarah bears a strong resemblance to her cousin. |
sertadjective (containing much alcohol) (içki) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This is a strong cocktail. |
istikrarlıadjective (markets: steady) (piyasa) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The markets had a strong week. |
kuvvetliadjective (optics: great magnification) (gözlük, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You have strong glasses. |
kişiden oluşanadjective (in number) (çok sayıda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The crowd was 1000-strong. There was a 100-strong turnout of volunteers for the beach cleanup. |
güçlüler, kuvvetlilerplural noun (fittest beings) (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Only the strong survive. |
kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmakverbal expression (make a big impact) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Bright colors have a strong effect on mood. |
zor kullanma/zorla yaptırmaplural noun (figurative (threats, violence) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He used strong-arm tactics to undermine his rival's confidence. |
kararlıadjective (determined, wilful) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
inatçıadjective (determined, stubborn) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You're wasting your time arguing with her: she's more strong-willed than you. |
İngilizce öğrenelim
Artık strong'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
strong ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.