Fransızca içindeki battre ne anlama geliyor?
Fransızca'deki battre kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte battre'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki battre kelimesi yenmek, kanat çırpmak, yenmek, mağlup etmek, yenilgiye uğratmak, çırpmak, çırpmak, atmak, çırpmak, ritim tutmak, dövmek, dövmek, çırpmak, harman dövmek, ritim tutmak, ritim tutmak, üstün gelmek, (beklenmedik şekilde) yenilgiye uğratmak, kanatlarını çırpmak, dövmek, hırpalamak, çarpmak, çekmek, yenmek, yenmek, sertçe vurmak, çırpmak, yenmek, (iskambil kâğıtlarını) karıştırmak, karmak, sarsmak, çarpmak, yere sermek, alt etmek, -e baskın çıkmak, çırpmak, fethetmek, kırbaçlamak, baskın çıkmak, geçmek, üstün gelmek, kavga etmek, dövüşmek, ile mücadele etmek, boks yapmak, mücadele etmek, savaşmak, savaş vermek, çarpışmak, savaşmak, güreşmek, güreş yapmak, mücadele etmek, savunmak, zonklamak, soğuk davranmak, uğraşmak, temsil etmek, hızlı atmak, bozulmak, (iskambil kâğıtlarını) yeniden karmak, tekrar karıştırmak, sorunlarla uğraşıp durmak, yere yıkmak, yere sermek, mağlup etmek, çoktan başlamış, savaşmak, mücadele etmek, kavga etmek, dövüşmek, kavga etmek, siklemek, siklememek, güreşmek, boğuşmak, (nabız, kalp, vb.) atmak, çarpmak, kanat çırpmak, mücadele etmek, savaşmak, dövüşmek, kavga etmek, yenmek, yenilgiye uğratmak, ülkesi için savaşmak, kavga etmek, sineye çekmek, (yemek) çırpma, geri çekilmek, düello etmek, düello yapmak, kavga etmek, dövüşmek, (ekonomi, vb.) kötü gitmek, kötüye gitmek, kavga etmek, dövüşmek, itişip kakışmak, boğuşmak, karmak, mücadele etmek, boğuşmak, güreşmek, boğuşmak, mücadele etmek, savaşmak, protesto etmek, (yumurta, vb.) çırpmak, mükemmel bir şekilde/tam anlamıyla yenmek, yenilgiye uğratmak, çok çalışmak, mücadele etmek, yarışmak, mücadele etmek, ile boğuşmak, propaganda yapmak, göğüs germek, mücadele etmek, zorla boyun eğdirmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
battre kelimesinin anlamı
yenmek(Jeu, Sports) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ils ont battu l'équipe adverse 3 à 2. Rakiplerini 3-2 yendiler. |
kanat çırpmakverbe transitif (des ailes) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La chauve-souris battait des ailes. |
yenmek, mağlup etmek, yenilgiye uğratmakverbe transitif (vaincre) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'équipe de Liverpool devrait battre ses adversaires sans l'ombre d'un problème. |
çırpmakverbe transitif (Cuisine : des œufs,...) (yumurta, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pour faire des œufs brouillés, il faut d'abord battre les œufs. |
çırpmakverbe transitif (les ailes) (kanat, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Un oiseau-mouche bat des ailes de nombreuses fois par seconde. |
atmakverbe intransitif (cœur) (kalp) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le docteur vérifia si le cœur de l'homme battait toujours. |
çırpmakverbe intransitif (ailes) (kanat) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les ailes de l'aigle ne battaient pas pendant qu'il planait dans les airs. |
ritim tutmakverbe transitif (Musique) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le batteur a battu la mesure sur la grosse caisse. |
dövmekverbe transitif (le métal) (demir, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il faut battre le fer tant qu'il est encore chaud. |
dövmek(une personne) (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le juge a condamné Willis à cinq ans de prison pour avoir frappé sa victime à coups de batte de base-ball. |
çırpmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Rose agitait un torchon, tentant de chasser la fumée de la cuisine. |
harman dövmekverbe transitif (le grain) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ritim tutmak(le tempo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rufus s'est mis à battre le tempo à la batterie. |
ritim tutmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le percussionniste battit un rythme, puis l'orchestre commença à jouer. |
üstün gelmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le parti de centre droit a battu les socialistes aux dernières élections. |
(beklenmedik şekilde) yenilgiye uğratmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'équipe du village battit les favoris 2 à 1. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Küçük kasabadan gelen takım, kazanması beklenen takımı 2-1 yenilgiye uğrattı. |
kanatlarını çırpmakverbe transitif indirect (des ailes) (kuş) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'oiseau a battu des ailes pour essayer de s'envoler. |
dövmek, hırpalamakverbe transitif (une femme) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La femme de cet homme a été battue des années avant de demander enfin de l'aide. |
çarpmakverbe intransitif (cœur) (kalp) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) James avait couru très vite et son cœur battait à tout rompre. |
çekmek(Marine) (bayrak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le fort battait pavillon britannique. |
yenmek(birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Après s'être entraîné tous les jours, Marc a battu sa sœur au tennis. |
yenmekverbe transitif (un adversaire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le boxeur a battu son adversaire en seulement deux rounds. |
sertçe vurmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çırpmakverbe transitif (Cuisine) (yumurta, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il m'a fallu longtemps pour battre les œufs en meringue. |
yenmekverbe transitif (compétition) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dannii a battu la concurrence pour gagner le prix. |
(iskambil kâğıtlarını) karıştırmak, karmakverbe transitif (les cartes) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le donneur a battu (or: mélangé) les cartes. |
sarsmakverbe transitif (vent, vagues,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les vents forts battaient le frêle esquif, qui manqua de se retourner. |
çarpmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les vagues battaient (or: fouettaient) le côté du bateau. |
yere sermek(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le champion en titre écrase son adversaire. |
alt etmek(Militaire : un ennemi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous pouvons vaincre les forces armées qui se dressent contre nous ! Bize karşı olan güçleri alt edebiliriz. |
-e baskın çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'armée a envahi les bases ennemies. |
çırpmak(Cuisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elizabeth a fouetté de la crème pour accompagner le dessert. |
fethetmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les premiers colons ont tenté de vaincre les indigènes. |
kırbaçlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'officier a battu le marin délinquant avec une cravache grossière. |
baskın çıkmak, geçmek, üstün gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sa performance a surpassé celle du chanteur précédent. |
kavga etmek, dövüşmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a dû se battre contre l'assaillant avec un bâton. Kendisine saldıran adamla sopayla dövüşmek zorunda kaldı. |
ile mücadele etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle a lutté contre le gouvernement et a gagné. Hükümetle mücadele etti ve sonunda bu mücadeleyi kazandı. |
boks yapmakverbe pronominal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ils vont s'affronter pour le titre de champion du monde poids lourds. |
mücadele etmek(figuré) (bir şey için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu dois te battre pour tes droits. |
savaşmak, savaş vermek(figuré) (bir şeye karşı) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il s'est battu contre la nouvelle réglementation. |
çarpışmak, savaşmak(Militaire) (askeri) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils se sont battus courageusement contre l'ennemi. |
güreşmek, güreş yapmak(birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il se bat contre ses adversaires avec élégance. |
mücadele etmek(une maladie) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il s'est battu contre le cancer pendant sept ans. |
savunmak(birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
zonklamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mon pied palpite dès que je me lève. |
soğuk davranmak(birisine) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Après l'incident, tout le monde l'a snobée. |
uğraşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Renoir a lutté contre une arthrite rhumatoïde grave durant les vingt-cinq dernières années de sa vie. |
temsil etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
hızlı atmak(cœur) (kalp) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le cœur de Jared a palpité quand il a appris la nouvelle. |
bozulmak(négociations,...) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le syndicat a appelé à la grève après que les négociations ont échoué au sujet des retraites. |
(iskambil kâğıtlarını) yeniden karmak, tekrar karıştırmak(les cartes) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
sorunlarla uğraşıp durmak(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) John pataugeait littéralement lors de sa première journée de travail. |
yere yıkmak, yere sermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il terrassa son adversaire en voulant rattraper la balle. |
mağlup etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çoktan başlamışlocution verbale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La fête battait son plein quand je suis arrivé, tout le monde s'amusait. |
savaşmak, mücadele etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il s'est battu des années contre le cancer des poumons avant de succomber. |
kavga etmek, dövüşmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jack s'est battu avec un autre garçon et maintenant, il a un œil au beurre noir. |
kavga etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) John s'est bien battu (or: castagné) avec Joe : maintenant les deux sont à l'hôpital. |
siklemek(vulgaire) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) J'en ai rien à foutre de ce que tu penses. |
siklememek(vulgaire) (argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sally a dit qu'elle s'en foutait complètement de ce que faisait son ex-mari infidèle de son temps. |
güreşmek, boğuşmakverbe pronominal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Son frère et lui se battaient dans la boue. |
(nabız, kalp, vb.) atmak, çarpmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
kanat çırpmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les poulets battaient des ailes en descendant du poulailler. |
mücadele etmek, savaşmak(figuré) (bir şeye karşı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il s'est battu en vain contre les fermetures d'usine. |
dövüşmek, kavga etmek(birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yenmek, yenilgiye uğratmakverbe transitif (yarışma, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
ülkesi için savaşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon grand-père s'est battu pour son pays lors de la Seconde Guerre mondiale. |
kavga etmek(physiquement) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les joueurs se sont disputé la balle. |
sineye çekmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'employé décida de ne pas accepter son renvoi sans se battre, jurant de poursuivre son employeur. |
(yemek) çırpma(des œufs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
geri çekilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
düello etmek, düello yapmakverbe pronominal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ils allaient se battre en duel quand leur commandant est intervenu. |
kavga etmek, dövüşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Des supporters des deux équipes se sont bagarrés après le match. |
(ekonomi, vb.) kötü gitmek, kötüye gitmeklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il est difficile de justifier l'octroi d'une augmentation de salaire alors que les comptes de l'entreprise sont mal au point. |
kavga etmek, dövüşmek, itişip kakışmak, boğuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) À la récréation, les garçons se sont bagarrés, jusqu'à ce qu'un professeur les arrête. |
karmaklocution verbale (iskambil kağıdı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Emma a battu les cartes et les a distribuées. |
mücadele etmek, boğuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Nous devons faire face à un énorme trou dans le budget. |
güreşmek(figuré) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Horace se battit avec son adversaire dans le ring. |
boğuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le lutteur se battait avec son adversaire. |
mücadele etmek, savaşmak(figuré) (birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ed Milliband s'est battu contre son frère David pour prendre la tête du Parti travailliste. |
protesto etmek(birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
(yumurta, vb.) çırpmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Adam a fouetté (or: battu au fouet) la pâte à gâteau. |
mükemmel bir şekilde/tam anlamıyla yenmek, yenilgiye uğratmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'équipe à domicile a battu ce soir à plate couture les visiteurs 75 à 30. |
çok çalışmak, mücadele etmekverbe pronominal (figuré) (bir şeyi başarmak için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les Noirs américains ont dû se battre pour le droit de vote. |
yarışmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Des centaines de candidats se battent pour 30 sièges à l'assemblée. |
mücadele etmek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Irene se bat depuis de nombreuses années contre sa dépendance à l'alcool. |
ile boğuşmak(fiziksel anlamda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jack s'est battu avec la bouteille de jus pendant plusieurs minutes sans réussir à faire bouger le bouchon. |
propaganda yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
göğüs germekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
mücadele etmek(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
zorla boyun eğdirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les policiers ont lutté contre l'homme et l'ont mis à terre. |
Fransızca öğrenelim
Artık battre'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
battre ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.