What does Çalışıyorum in Turkish mean?
What is the meaning of the word Çalışıyorum in Turkish? The article explains the full meaning, pronunciation along with bilingual examples and instructions on how to use Çalışıyorum in Turkish.
The word Çalışıyorum in Turkish means work, çalışmak, görevli olmak, işlemek, çalışmak, çalışmak, çabalamak, çalışmak, provasını yapmak, çalışmak, çalışmak, işlemek, çalışmak, faaliyet göstermek, çalışmak, çalışmak, işlemek, çalışmak, işlemek, çalışmak, işlemek, çalışmak, çalışmak, çalışmak, görev yapmak, çalışmak, çalışmak, çalışmak, çalışmak, çalışmak, denemek, çalışmak, ulaşmaya çalışmak, -e uzanmak, birlikte çalışmak, eşgüdümlü çalışmak, aramak, sınava (aceleyle) hazırlanmak, sınav öncesi çok çalışmak, (olarak) çalışmak, iş yapmak, doktorluk yapmak, doktor olarak çalışmak, (bir şeyi) yakalamayı denemek, yakalamaya çalışmak, iyi çalışmak, vızır vızır çalışmak, (motor) rölantide/boşta çalışmak, birlikte çalışmak, çok çalışmak, emek sarfetmek, (makina, vb.) çalışmak, işlemek, elde etmeye çalışmak, satmaya çalışmak, elde etmeye çalışmak, anlamaya/çözmeye çalışmak, aramak, bulmaya çalışmak, araştırmak, köle gibi çalışmak, eşek gibi çalışmak, (ders, vb.) çalışmak, yedeği olmak, yedek çalışmak, (sorun) çözmeye çalışmak, çaresine bakmak, kullanmak, borsacılık yapmak, borsada çalışmak, -de çalışmak, -de görevli olmak. To learn more, please see the details below.
Meaning of the word Çalışıyorum
work
|
çalışmak, görevli olmak(be employed) Bankada çalışıyor. He works at the bank. |
işlemek, çalışmak(work properly) Makina gerektiği gibi çalışıyor (or: işliyor) mu? Does that machine function as it is supposed to? |
çalışmak, çabalamak(toil) Gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalıştı. He worked into the night. |
çalışmak(computer: start) (bilgisayar) |
provasını yapmak(prepare: a story) Naomi rehearsed her excuse in her head all the way to school: "I did do my homework, but the dog ate it, Sir." |
çalışmak(try to do) (bir şeyi yapmaya) We're attempting something that's never been done before. |
çalışmak, işlemek(function) Araba çalışıyor mu? Does the car work? |
çalışmak(UK (study for an exam) Robert is revising for an exam. |
faaliyet göstermek(person: conduct business) Emily has just set up a marketing business and is operating out of her spare bedroom. |
çalışmak(function, perform) This fan won't go. |
çalışmak(transport: be in action) (otobüs, vb.) The bus runs every day but Sunday. |
işlemek(business, etc.: operate) It requires a lot of energy to keep this business running. |
çalışmak, işlemek(machine: function) (makine) We had to oil it four times before the machine would take. |
çalışmak, işlemek(operate) Pressing the pedal will make the brakes act. |
çalışmak(have ignition in a cylinder) (motor, vb.) Eventually, the engine fired and they drove home. |
çalışmak(come into action) (motor, vb.) My car wouldn't start. |
çalışmak(work, fulfil duties) He served loyally for many years. |
görev yapmak, çalışmak(spend time: in a duty) I served as a medic for ten years. |
çalışmak(neuron activity) (beyin hücreleri) The neurologist ordered several tests to determine whether the patient's neurons were firing properly. |
çalışmak(with adverb or noun phrase) We'll have to work late to finish this project. Sheila's been working extra hours to pay off her debts. |
çalışmak(learn or revise for: an exam) (sınava) Make sure you study well for your upcoming exams. |
çalışmak(informal (study) We haven't done trigonometry yet. |
denemek(attempt to open) He tried the door. |
çalışmak(work for) (bir şirket, vb. için) She served the company well for twenty-five years. |
ulaşmaya çalışmak(try to reach: top of sth) In the morning, they attempted the summit of the Matterhorn. |
-e uzanmak(reach for sth) Jane caught at Pete's arm and pulled him back onto the sidewalk as a car zoomed past. |
birlikte çalışmak, eşgüdümlü çalışmak(work together with) I coordinated with Mr. Smith's secretary to arrange a business lunch. |
aramak(try to achieve sth) She courted fame by trying to act. |
sınava (aceleyle) hazırlanmak, sınav öncesi çok çalışmak(informal (prepare for an exam) Carol tried to pass the test by cramming the night before. |
(olarak) çalışmak, iş yapmak(work as sth for a living) What do you do for a living? George's mother is a bus driver; I don't know what his father does. |
doktorluk yapmak, doktor olarak çalışmak(dated (act as a doctor) He has been doctoring for three years now. |
(bir şeyi) yakalamayı denemek, yakalamaya çalışmak(attempt to grasp) |
iyi çalışmak, vızır vızır çalışmak(machine: working well) The machines in the manufacturing plant were humming. |
(motor) rölantide/boşta çalışmak(engine: be left running) Peter let his car idle at the traffic light. |
birlikte çalışmak(cooperate) Business leaders have joined with the government to fight poverty. |
çok çalışmak, emek sarfetmek(work hard) |
(makina, vb.) çalışmak, işlemek(machine: function) The coffee machine isn't operating properly. |
elde etmeye çalışmak(informal (try to get) The agency pitched for the client's business. |
satmaya çalışmak(slang (attempt to sell) Üreticiler ürünlerini çoğunlukla belli bazı pazarlarda satmaya çalışırlar. Manufacturers usually pitch their product at specific markets. |
elde etmeye çalışmak(try to attain) Melanie is pursuing a career in medicine. |
anlamaya/çözmeye çalışmak(think about) Anita was lost in thought, puzzling over how to tell her boss she had made a huge mistake. |
aramak, bulmaya çalışmak, araştırmak(look, search for sth, sb) Dedektif bu cinayete ilişkin ipuçlarını bulmaya çalışıyor (or: araştırıyor). The detective is seeking some clues to the crime. |
köle gibi çalışmak, eşek gibi çalışmak(figurative (work very hard) (mecazlı) Janet slaved over her homework and she got an A. |
(ders, vb.) çalışmak(work to learn) Bütün gece ineklememe rağmen sınavı veremedim. If you want high marks, you must study. |
yedeği olmak(replace in a job) (birinin) At this meeting, Mr Jones will be substituting for Mr Smith, who is off sick today. |
yedek çalışmak(UK (serve as a substitute) I don't work full-time, but supply during the holiday period. |
(sorun) çözmeye çalışmak, çaresine bakmak(problem) The shopkeeper tackled the problem of shoplifting by installing CCTV. |
kullanmak(use, run on) This camera takes long-life batteries. |
borsacılık yapmak, borsada çalışmak(deal in the stock market) What does he do in the city? Does he trade? |
-de çalışmak, -de görevli olmak(employed by) Cemal, IBM'de pazarlama müdürü olarak çalışıyor. John is with IBM, where he is a marketing director. |
Let's learn Turkish
So now that you know more about the meaning of Çalışıyorum in Turkish, you can learn how to use them through selected examples and how to read them. And remember to learn the related words that we suggest. Our website is constantly updating with new words and new examples so you can look up the meanings of other words you don't know in Turkish.
Updated words of Turkish
Do you know about Turkish
Turkish is a language spoken by 65-73 million people around the world, making it the most commonly spoken language in the Turkic family. These speakers mostly live in Turkey, with a smaller number in Cyprus, Bulgaria, Greece and elsewhere in Eastern Europe. Turkish is also spoken by many immigrants to Western Europe, especially in Germany.